Müzisyenlerle Sohbet Bölüm 8 – Eylül Selamet

Ülkemizin yükselişte olan genç piyanistlerinden birisi olan Eylül Selamet ile birlikteyiz bugün. Eylül ile çok öncesinden tanışmış ve bir Müzisyenlerle Sohbet yayınında birlikte konuşmuştuk. Türkiye Klasik Müzik Topluluğu adına böyle bir söyleşinin yazılı olarak yeniden yapılması, beni çok sevindiriyor. Eylül’e, beni kırmadığı ve söyleşi teklifimi kabul ettiği için çok teşekkür ederim. Sizleri, söyleşimizle baş başa bırakıyorum.
SÖYLEŞİ:
1-) Eylül hoş geldin. Seninle tekrardan söyleşi yapma şansı bulmak büyük bir şans. Biliyorsun adettendir, bize kendini tanıtır mısın? Eylül Selamet kimdir? Piyano ile Eylül ne zaman ve nasıl tanıştı? Bugün nerede okuyorsun, kimlerle çalışıyorsun? Senden ufak bir özet alalım!
- Merhaba Ayberk. Öncelikle bu söyleşileri çok önemli ve değerli bulduğumu dile getirmek isterim. Geçmişte yaptığımız sohbetten çok keyif almıştım. Şimdi bunun yazılı bir formata geçmesi beni ayrı bir heyecanlandırıyor. Burada bana da yer ayırdığın için çok teşekkür ederim. Ben Eylül Selamet, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarında piyano lisans eğitimini bitirmek üzere olan genç bir piyanistim. Müzik her zaman hayatımda oldu, çok küçük yaşlardan itibaren çeşit çeşit müziklerle büyüdüm. Yeteneğimin ve kulağımın farkında olan ailemi ilkokul öğretmenimin desteklemesi ve yönlendirmesi ile 7 yaşımda konservatuvar sertifika programı yetenek sınavına girdim ve kazandım. Bu şekilde profesyonel müzik eğitimim başlamış oldu. Lisans eğitimim başlayana kadar akademik ve müzik eğitimlerimi bir arada aldım. Kadir Has Anadolu Lisesini ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı sertifika programını bitirirken diğer akademik alanları arkamda bırakarak lisansımı müzik üzerine yapmaya karar verdim. İlkokul 2. sınıfta kapısından girdiğim İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarından, bu yıl Irakli Chumburidze gibi çok değerli bir piyanist ve eğitmenin öğrencisi olarak mezun oluyorum.
2-) Eylül yalnızca solo piyano icracılığı eğitimi almamışsın. Bunun yanında piyanistlerin en önemli görevlerinden birisi olan eşlik eğitimini ve elbette oda müziği eğitimini almışsın. Sana kişisel bir soru yöneltmek istiyorum. Bir piyanist olarak, hangi türde müziği icra etmek seni daha çok içine çekiyor? Bir trioda ya da quartette belki piyanist olarak görev almak mı, bir keman, çello sonatında ya da konçertolarında eşlik yapmak mı yoksa solo olarak bir resital vermek mi? Hangi alan Eylül’ü daha çok çekiyor?
- Sevgili Ayberk, bu soruya henüz tam bir cevap bulamadığımı itiraf etmek isterim. Solo, eşlik ve oda müziği her müzisyen için aşılması gereken farklı zorluklar ve farklı tatminler içerir. Genellikle bu alanlar birbirleriyle manasız bir karşılaştırmaya tabi tutulur. Solistlik diğerlerinden çok daha zor sanılır ve daha çok saygı görür fakat ben buna kesinlikle katılmıyorum. Bu alanlar arasında tercih yapılması müzisyenin yetenek seviyesine değil fiziksel ve duygusal yapısına bağlıdır. Ben müzik eğitimim süresince bu üç alana da aynı merak ve ilgiyle yaklaştım. Her birine ayrı emek verdim, onlar da karşılığında bana çok farklı deneyimler yaşattılar. Şimdi farklı yaşlardaki Eylülleri karşına alsan ve aynı soruyu sorsan hep farklı cevaplar verirler. Çünkü büyüme sürecimde her dönem farklı duygusal arayışlarım oldu. Şimdi ise her türlü sesin, enstrümanın bir kaos içindeki düzen misali birbirlerini tamamlaması beni çok etkiliyor. Çok yakın zamanda Shostakovich piyano quintetini seslendirmiş olmanın da sarhoşluğuyla oda müziği şimdilerde daha baskın diyebilirim.

3-) Çalıştığın isimlerden dolayı kendini şanslı hissediyor musun? Öğr. Gör. Irakli CHUMBURİDZE ile birlikte piyano eğitimini, Prof. Beste TIKNAZ MODİRİ (2020-2022) Prof. Begüm ÇELEBİOĞLU (2022-2024) ile birlikte oda müziği eğitimini, Prof. Dr. Hatice Gülden TEZTEL ile birlikte de eşlik eğitimini almışsın. Bu eğitmenlerle çalışmak, senin müzisyenlik kariyerine ne tür etki etti bizimle paylaşır mısın? Ayrıca belki daha öncesinde çalıştığın eğitmenlerden de bahsetmek istersin belki?
- Ben çok değerli hocalarım; Gülden Teztel, Irakli Chumburidze, Begüm Çelebioğlu ve Beste Tıknaz ile çalışmalarımın bir öğrenci olarak bana ne kadar çok şey kattığını sayfalarca anlatabilirim. Bir öğrenci olarak girdiğim İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarından her birinin emeği, ilgisi ve desteği sayesinde bir müzisyen olarak mezun oluyorum. Yukarıda bahsettiğim gibi bir müzisyen için solo, eşlik ve oda müziği ayrı zorluklarla mücadele etmeyi gerektirir. Biz eğitimim süresince hocalarımla birlikte ayrı zorluklarla mücadele ettik ve bu mücadeleler sırasında hocalarım bana müzikle birlikte hayatla ilgili de çok şey öğrettiler. Irakli hocam ile yaptığımız solo çalışmaları beni hep kendimle karşı karşıya getirdi. Kimi zaman kendimle tartıştım kimi zaman kendimi takdir ettim, bu süreç benim kendimi daha iyi tanımamı sağladı. Gülden hocam ile yaptığımız eşlik çalışmaları ve performans psikolojisi dersleri sayesinde hayatta bazı tümseklerin ve çukurların olduğunu ve buralardan geçmenin bir sorun olmadığını öğrendim. Zaten kaygımdan ayaklarımın nasıl bir yere bastığını bile bilmiyordum. Zamanla kaygımla vedalaşıp ayaklarımı, bastığım yeri, bedenimi ve duygularımı yeniden tanıdım. Beste hocam ile hayatta stabil olmanın aslında ne kadar zor olduğunu öğrendim. Bir şey ne kadar güzel, keyifli olursa olsun sürekli olarak bunu, anlamı kaybolmadan tekrar edebilmek çok zor bir şeymiş. Tıpkı oda müziği eserlerinde çok güzel bir melodiyi veya aynı sesi eser içinde sürekli tekrar etmek gibi. Bu sayede her tekrarda farklı bir anlam aramaya başladım. Begüm hocamla yapmış olduğumuz oda müziği çalışmalarında eserleri her yönüyle inceleyen müzisyenlerin, hayatlarında da anlam arayışının bitmediğini, detaylara ve bütüne bakışın farklı sonuçları olsa da bu iki bakışı hayatımdan eksik etmemem gerektiğini anladım. Bugünkü Eylül Selamet olmamda büyük emeği olan, beni her daim destekleyen çok değerli hocalarıma teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum.
4-) Bu arada, Ağustos Böceği isminde bir YouTube kanalın var. Bu kanalda bestecilerin kendi hayatlarında ya da bir başka büyük sanatçı ile yaşadıkları olayları sohbet edercesine anlatıyorsun. Bu videolar da 2-3 dakika değil 1-2 saate bile dayanabiliyor. Cidden büyük bir iş ve tüm okuyanlar adında seni tebrik ediyorum. Bu kanalla ilgili biraz bilgi verir misin? Bu kanalı neden açtın? Bu kanalın geleceği nedir, en son videonu 4 ay önce atmışsın. Bu arada sanki ‘Shorts’ kısmında yani kısa video kısmında klasik müzik dışında da olaylar anlatıyorsun? Kanalın ismi neden Ağustos Böceği? Hadi bize anlat! (:
- Kanalın ismi Ağustos ayında doğmuş, müzik dinlemeden duramayan, hayatı keyifle, tutkuyla ve müzikle yaşamayı seven biri oluşumdan geliyor. Sadece dersini almış bir ağustos böceği olarak çalışmalarımı aksatmıyorum:) Bu kanalı kurmadan önce iki önemli şeyin farkına vardım: Türkiye’de klasik batı müziğine olan önyargının ve klasik batı müziği eğitiminde bestecilerin çağdaşlarıyla ilişkileri üzerine bilgi eksikliğinin. Bu sorunların çözülmesi için bir adım atmaya karar verdim. Ağustos Böceği kanalında gemimiz müzik alanı etrafında seyir halinde. Bunu bir yolculuk olarak tanımlıyorum. Müzik ile diğer tüm alanların ilişkisini, besteciler ile çağdaşları olan filozof, yazar, şair, ressam, politikacıların ilişkilerini, Türkiye’de bizim topraklarımızda tarih boyunca klasik batı müziği üzerine yapılan çalışmaları, Türk kültürünün dünyaca ünlü bestecileri etkileyişi üzerine makaleler, kitaplar ve tezler inceliyorum. Videolarımda bu metinler üzerine sohbet ediyoruz. Haftada bir video paylaşmaya çalışıyorum, 4 ay önce paylaştığım Schopenhauer ve Wagner ile ilgili video kanalımın en çok izlenen videolarından birisi bu sebeple onu başlara sabitledim, belki onu görmüş olabilirsin. Bunun dışında her gün uzun videolarımdan bazı kısımları keserek oluşturduğum kısa videoları paylaşıyorum. Kanalım bütün bakış açılarına ve yorumlara açık. Eğer vaktiniz olursa sizleri de sohbetlerimize beklerim.

5-) Temel AFAD gönüllüsüsün sanırım? O ne demek oluyor tam olarak? Bu şekilde müzik dışı yardım kuruluşlarında da bulunduğunu bilmiyordum. Neden katıldın AFAD’a? Bir AFAD gönüllüsünün bir günü nasıl geçer AFAD’da?
- AFAD gönüllülük sistemi üç adımdan oluşuyor, gönüllüler seviye seviye eğitilerek afet farkındalıklarını ve afet anındaki yetkinliklerini arttırabiliyorlar. Ben ilk aşama olan Temel AFAD gönüllüsü eğitimimi bitirdim, ekim ayında Destek AFAD gönüllüsü eğitimimi alıp ikinci adımı tamamlamış olacağım. Yakın zamanda çok büyük bir deprem yaşadık. O günlerde insanların acılarını, çaresizliğini haberlerden izleyip elimden hiçbir şey gelmemesi beni çok etkiledi. Olası bir afet anında ihtiyacı olan insanlara, hayvanlara, kurtarma çalışmalarında enkaza giren AFAD çalışanlarına yardım edebilmek için eğitimimi sonuna kadar götüreceğim. Olası büyük depremlerde ne kadar kişi AFAD gönüllüsü olup bu eğitimlerle bilinçlenirse o kadar kolay yaralarımızı sarabiliriz.
6-) Verdiğin konserlerin hepsini konuşsak dağ olur sanırım. En ilgimi çekeni soracağım izninle. Rus Konsolosluğu’nda, Rachmaninoff’un 150. doğum yılı ve İdil Biret’in sanat yaşamına adanan konserde Brahms’ın Rhapsody eserini ve mezzosoprano Eylül Elif Arslan ile Rachmaninoff’un “Ne poy krasavitsa” isimli romansını seslendirmişsin. Rus konsolosluğu mu davet etti sizi? Nasıl bir ortamda konser verdin? Deneyimlerin nasıl oldu? Neden bu iki eseri seslendirdin? Bize biraz bu deneyimin hakkında bilgi verir misin?
- Bu konser aslında özel bir anma töreni olarak planlandı. Diğer piyanist arkadaşlarımla birlikte Rus Konsolosluğunun daveti ile bu programa dahil olduk. Çok değerli İdil Biret’i onurlandırmak ve besteci Rachmaninoff’u 150. doğum yılı vesilesiyle anmak için planlanan bu konserde İdil Biret’in Moskova’da verdiği ilk konserin repertuvarından seçilen eserlerin yanı sıra Rachmaninoff’un dört farklı eserini seslendirdik. Konsoloslukta böyle değerli bir programda yer almış olmaktan çok büyük mutluluk duyuyorum. Konuşmak için özellikle bu konseri seçtiğin için de çok sevindim çünkü bu konser hiç benim beklediğim gibi ilerlememişti, performansım iyi değildi. Sahnedeyken ve ilk eserimi seslendirirken büyük bir kopuş yaşadım, bu kopuş o zamana kadar tecrübe ettiğim en büyük kopuştu diyebilirim. Eser neredeyse tamamen aklımdan gitmişti ve vücudumun içinden çıkıp kendimi izliyor gibiydim. Bir şekilde toparlanıp bitirdim. Hiçbir sorun yokmuş gibi devam etmeliydim çünkü bir eser daha vardı ve programdaki tek eşlik eseriydi. Eğer moralimi tamamen bozup kendimi toparlayamazsam solisti de etkileyecektim. Hemen ilk performansımı unuttum ve hiç olmamış gibi ikinci performansıma geçtim. İkinci eser bu sayede çok güzel çıktı. Aynı kişi bir gün arayla aynı koşullar altında aynı eseri ne kadar farklı çalabilir? Bunu yaşayarak öğrendim. Hayatımız boyunca performanslarımızda inişler çıkışlar oluyor. Yalnızca çıkışlara olduğu kadar inişlere hazırlıklı değiliz. Bu konser bana çok büyük bir tecrübe kazandırmış oldu.
7-) Eylül, gelecekte nasıl ilerlemeyi düşünüyorsun? YouTube kanalı ile ilgili planların neler? Solistlik, eşlik ve akademisyenlik. Hangi yol sana daha cazip geliyor? Kayıt projelerin olacak mı? Aklında farklı projeler var mı yakın ve uzak geleceğe dair? Bize gelecekle ilgili fikirlerini paylaşır mısın?
- İşini seven her genç gibi gelecekle ilgili onlarca fikrim ve enerjim var. Hayatım boyunca solo, oda müziği ve eşlik alanlarında sahnede olmaya çalışacağım. Bunun yanısıra youtube videolarıma devam edeceğim. Ama her şeyden önce akademisyen olmak istiyorum. Hocalarımı tamamen dışarıda bırakarak eğitim sisteminin kendisinde her alanda olduğu gibi ciddi sıkıntılar olduğunu söylemek isterim. Bu sistem öğrenciyi ve öğretmeni avcunun içine alıp öyle bir sıkıştırıyor ki kimse bir adım ilerleyemesin, kimse istediği gibi sanatını icra edemesin. Öğretmenler mutsuz, öğrenciler umutsuz… Bu sistem böyle gidemez. Sanatta sınır yoktur, sınırlar bulanıktır. Sanatçı bir ülkenin en önemli temsilcisidir. Felsefe, sosyoloji, edebiyat, tarih bilen kültürlü, ilerici ve yeni kuşakların destekleyicisidir. Hayatı boyunca her gün saatlerce enstrümandan başını kaldırmamış, başka da hiçbir şey bilmeyen insanlar değillerdir. Öğrenciler tüm bu kazanımları kendileri edinmek durumunda bırakılıyorlar, hocalarından ve ailelerinden başka destekçileri yok. Bunun farkına varıldığı ve öğrencinin yalnız bırakılmadığı bir sistem için arkadaşlarım gibi ben de elimden geleni yapacağım.
Çok teşekkürler Eylül, seninle konuşmak her daim zevkli.
Aşağıya, Eylül’ün kanalından güzel bir videoyu da eklemek istedik.







