Müzisyenlerle Sohbet Bölüm 7 – Atahan Güler

Müzisyenlerle Sohbet blogumuzda 7 numaralı sohbetimiz değerli genç viyola sanatçımız Atahan Güler ile ilgili olacak. Atahan, yalnızca iyi bir viyola sanatçısı değil aynı zamanda iyi bir arkadaş, iyi bir insandır. Bu anlamda müzisyenliğinin, güzel karakteri ile birleşmesi Atahan’ı neden tanımanız gerektiğini bana gösteriyor. Viyola ve viyolanın yapısı, bir müzisyenin yurt dışına gitme süreci, yaşadığı zorluklar gibi gerçekten önemli olduğuna inandığımız konuları konuştuk sevgili Atahan ile. O halde, buyrun sohbete!
1-) Selam Atahan, hoş geldin. Seninle tekrardan bir söyleşide buluşmak çok güzel. Umarım her şey yolundadır hayatında. Beni bilirsin, konuğumun kendisini tanıtmasını isteyerek başlarım hep söyleşilere. Senden de aynen onu isteyeceğim. Atahan Güler kimdir? Müzikle bağı nerede, nasıl başladı? Bugünlerde Atahan neler yapıyor? Bize özet geçebilir misin?
- Selam Ayberk! Seninle yeniden sohbet etmek çok güzel. Hayatımda birçok şeyin yoluna girdiğini hissediyorum ve Atatürk’ün ‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır’ sözünü kendime sık sık hatırlatıyorum. Ben Atahan, Bursa’da doğdum ve müzik hayatıma 10 yaşında elektrik gitarla başladım. Ortaokulun son sınıfında kendi isteğimle Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi’ne geçtim. 16 yaşımda Tolga Ataç’ın beni viyolaya seçmesiyle profesyonel müzik kariyerim başladı. Daha sonra Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde lisans eğitimime devam ettim, ancak okulumu dondurup Amerika’nın Ohio eyaletindeki Youngstown Eyalet Üniversitesi’nde Curtis Institute mezunu, solist sanatçı ve akademisyen Michael Strauss ile 4 aylık lisans hazırlık eğitimini tamamladım. Bu süre zarfında Brüksel Kraliyet Konservatuvarı’nın giriş sınavlarına hazırlanıp kabul aldım ve şu anda Prof. Tony Nys’in viyola sınıfında lisans eğitimime devam ediyorum.”
2-) Atahan, viyola çalıyorsun. Sosyal medyada dönen onlarca şaka var viyola ile ilgili. Sence de biraz üstüne gidilmiyor mu viyolanın? Keman çello ve kontrbas arasında istenmeyen evlat muamelesi görüp duruyor. Bu konu hakkında neler diyecksin bir viyolist olarak?
- Viyolalara şaka yapılıp üstüne gidilmesi benim için çok değerli aslında. Zengin tonunu ve zaman zaman tüyleri diken diken yapan yoğun ses rengini farketmek ve bunun keyfini sürmek için ne büyük şans!
3-) Elbette şaka bir yana, Beste Tiknaz Modiri ile yaptığımız bir söyleşi sırasında Beste hocamız bana, viyola için şunu demişti: ‘’Bir pasta düşünün, üzerinde meyveleri, parçacıkları, süslemeleri, kreması her şeyi var. Lezziz görünüyor. Bunu, orkestranın ya da oda müziği grubunun çaldığı bir esere benzetebiliriz. Büyük bir heyecanla pastayı bıçakla kesmeye çalıştınız ve pastanın içinin bomboş, kekin olmadığını, sadece dıştaki süslemenin olduğunu gördünüz. İşte, viyolayı bir eserden çıkarırsanız, aynen böyle armonik hat çöker ve siz o güzel görünen keki asla yiyemezsiniz.’’ Bu söze katılıyor musun? Armonik olarak viyolanın orkestradaki yerinin bu denli önemli olduğunu düşünüyor musun?
- Beste Hocam güzel bir betimleme yapmış. Döneme ve besteciye bağlı olarak değişiklik gösterebilecek her enstrümanın orkestra içindeki öneminin bambaşka bir değerde olduğunu düşünüyorum. Aynı hayata benziyor öyle değil mi? Her insanın ayrı bir özelliği ve önemi var. Tek bir değeri bile kaybetmemek, her bir değere sıkıca sarılmanın en önemli durum olduğunu düşünüyorum.

4-) Yurtdışında yaşıyorsun. Şu an Belçika’dasın değil mi? Belçika’da hayat nasıl? Söylenildiği gibi Belçika harika bir yer mi? Bir müzisyen için Türkiye’de olmaktansa yaşadığın yerde olmanın nasıl avantajları, dezavantajları var? Yurtdışına gitme sürecini, yerleşme sürecini bize detaylıca aktarabilir misin?
- Şu an bahsettiğim gibi Belçika’da yaşıyorum. Amerika’dan sonra yeni bir adaptasyon süreci başladı benim için. Burada olursan avantaj şurada olursan dezavantaj gibi söylemlere pek inanmıyorum. Hayat hiçbir zaman mükemmel olmayacak. Annemin bana hep söylediği ‘teşebbüs eden tesadüf eder’ lafı bu durumu en iyi açıklayan söz olacaktır diye düşünüyorum.
5-) Bildiğin üzere, ülkemizde yaşayan ve yurtdışına çıkmak için fırsat kollayan bir sürü müzisyen/müzisyen adayı var. Bu konuda yurtdışına gitmiş ve orada yaşayan birisi olarak, yurtdışına gitmek isteyen bir viyola öğrencisine vereceğin en önemli hayat tavsiyelerin ve akademik tavsiyelerin neler olurdu? Kendi deneyimlerinden yola çıkarak vereceğin bu tavsiyeler ve yanıtlar bir rehber niteliğinde olacaktır diye tahmin ediyorum.
- Ne istediğini bilmek, çok çalışmak ve hedefe bağlı kalıp ona kalpten inanmak… Yurt dışına çıkmak istedikten sonra gitmek istediğin ülkenin dil yeterliliğini sağlamak da çok önemli tabiki. Müzisyen olarak da her gün kendimizi geliştirmemiz. Elbette en önemlisi insan olarak kendimizi geliştirmek diyebilirim.
6-) TUGFO deneyiminden konuşma zamanımız geldi de geçiyor. Bize TUGFO maceranı aktar Atahan! TUGFO bana kalırsa ülkemizin gerçekten önemli orkestralarından birisi ve bu anlamda gençlere hem yurtdışı imkanı sağlaması ve önemli konser salonlarında müzik yapma ayrıcalığını tanıması bakımından olukça da önemli. Senin deneyimlerin nasıldı TUGFO’da geçirdiğin süre içerisinde? Turnenden biraz bahseder misin? Cem Mansur gibi bir şefle çalışmak nasıl bir duygu/deneyim?
- Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası’nın 2023 ve 2024 kadrosunda bulunmak harika ve unutulmaz bir deneyim oldu benim için. Çok iyi dostlar, aynı zamanda çok yetenekli müzisyen arkadaşlar edindim. Bunların yanı sıra Avrupa’nın en iyi konser salonları olan Sala Santa Cecilia, Concertgebouw ve Berlin Konzerthaus’ta konser vermek inanılmaz bir tecrübeydi. Maestro Cem Mansur’a bizlere aktardığı engin bilgiler için sonsuz teşekkür ederim.

7-) Atahan yarışmalardan aldığın ödüller say say bitmez. Ben değil de büyük bir gururla sen açıkla isterim. Bize aldığın derecelerden bahseder misin? Bunun yanında sormayı çok sevdiğim bir soru soracağım sana. Büyük besteci Bela Bartok’un söylediği ‘Yarışmalar atlar içindir; müzisyenler için değildir.’ Sözüne katılıyor musun? Katıldığın ve katılmadığın yerleri konuşabilir miyiz? Günümüzde sence yarışmalar adil mi? Yarışmalar cidden müzikal etkinlikler mi yoksa gitgide ticari bir hale mi dönüyor?
- Uluslararası birden fazla solo ve oda müziği yarışması derecelerine sahip olmanın oldukça keyifli ve özel bir his olduğunu düşünüyorum. Burada önemli olan ne derece aldığımızdan ziyade müziğe daha iyi nasıl hizmet edebiliriz, performans sonrasında farkettiğimiz durumları sonrasında daha iyi nasıl yapabilirizi aramanın çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. At yarışlarının bir bitiş çizgisi olduğunu görüyorum fakat müzikte bu çizgiyi göremiyorum. Dünya yok olana kadarda görebileceğimizi pek sanmıyorum.
😎 Gelecekteki planlarını öğrenebilir miyiz? İleride tam olarak kendini nerede görmek istersin? Halihazırda olan ve gerçekleşmeyi bekleyen projelerin var mı? İleride akademiden mi yoksa özelden mi ilerlemeyi düşünüyorsun Atahan? Belki bir orkestra üyesi olarak belki bir akademisyen olarak ya da bir solist olarak devam etmek… Belki bazısı bir arada..? Aklında neler var?
- Kısa dönemli planlarımda önceliğimi Brüksel Kraliyet Konservatuvarı’nda olacak viyola sınıf konserlerine, okul orkestrası konserlerine ve dönem sonunda olacak oda müziği konserine vermeyi düşünüyorum. Bunlar için çok heyecanlıyım. İleride kendimi donanımlı bir müzisyen ve viyola sanatçısı olarak görmek istiyorum. En iyi müzisyenlerin olduğu orkestralarda onlarla aynı sahneyi ve atmosferi paylaşıp müziği yeniden canlandırmak hedeflerimin başında geliyor.
9-) Eklemek istediğin bir şey var mı?
- Son olarak şunu eklemek istiyorum ki pek çok değer insanlık üzerindeki etkisini kaybetmiş olsada müzik bu değeri kaybetmemişken ona sıkıca sarılmanın önemli olacağını düşünüyorum.
Çok teşekkürler Atahan bu keyifli söyleşi için!







