Pera Sanat ve Şevval Çepni Röportajı

GİRİŞ
Değerli okuyucularımız ve sevgili sanatseverler,
Yeni bir röportajla sizlerle birlikteyiz. Bu kez odağımızda, İzmir’de kurulan yeni bir sanat okulu olan Pera Sanat ve kurucusu Şevval Çepni var. Bu okulu ve Şevval Hanım’ı diğerlerinden ayıran önemli bir nokta ise, henüz 24 yaşında olmasına rağmen okulun her aşamasında birebir yer almış, sıfırdan bu hayali gerçeğe dönüştürmüş olması. İlham verici bu girişim ve Şevval Hanım’ın sanat yolculuğunu dinlemek benim için de büyük bir mutluluk kaynağı. Lafı fazla uzatmadan, sizi bu özel söyleşiyle baş başa bırakıyorum.
RÖPORTAJ
1- Merhaba Şevval, hoş geldin. Öncelikle değerli vaktini, bu yoğun temponda bana ayırdığın ve burada benimle röportaj yaptığın için çok teşekkür ediyorum. Nasılsın? Bugünlerde hayatın nasıl geçiyor?
- Merhaba, ben çok teşekkür ederim, bu güzel sohbetin parçası olmak benim için de çok keyifli. Açıkçası hayat şu sıralar hızlı, yoğun ama bir o kadar da heyecan verici geçiyor. Yeni bir okul kurmak her anlamda büyük bir sorumluluk ama her şeyden önce çok büyük bir mutluluk kaynağı oldu benim için. Bir hayalin gerçeğe dönüştüğünü görmek tarif edilmez bir duygu… Her gün bir şeyler öğreniyorum, her gün biraz daha büyüyorum bu sürecin içinde.
2- Konuşacak çok fazla konumuz var elbette. Bu konularla ilgili soru sormak için her ne kadar çok sabırsızlansam da öncelikle seni tanımak istiyorum. Şevval Çepni kimdir? Müzik kariyeri nasıl başladı? Neden müziği seçti? Bugünlere gelene kadar nasıl engellerle karşılaştı ve bu engellerden kurtulmak için neler yaptı? Bizimle biraz hayat hikayeni paylaşır mısın?
- Müzikle ilk tanışmam çocukluk yıllarıma dayanıyor. Bir gün kuzenim yan flüt sesi açmıştı ve o an duyduğum tını beni derinden etkiledi. Ne olduğunu tam olarak anlayamasam da o sesin içimde bir yere dokunduğunu hissetmiştim. O günden sonra sık sık kendimi yan flüt sesini dinlerken buluyordum. Ailemde müzikle profesyonel olarak ilgilenen kimse yoktu ama içimdeki o güçlü sesi hissedebiliyordum ve bu yoldan gitmem gerektiğini içimdeki ses söylüyordu. Yıllar sonra kuzenimin mezuniyet töreninde sahnede bir öğrencinin yan flüt çaldığını gördüm ve hayatımda ilk kez bu enstrümanı canlı dinledim. İşte o an her şey netleşti. Sadece sesiyle değil, varlığıyla da beni büyüleyen yan flüt artık hayatımın merkezine girmişti. Kısa bir süre sonra 11. yaş günümde ailem ilk yan flütümü hediye etti. O gün başlayan yolculuk, bir daha hiç durmadı. 8. sınıfta güzel sanatlar lisesine hazırlanmaya başladım ama yaşadığım şehirde böyle bir okul yoktu. Daha o yaşta gerçekten büyük bir seçimle karşı karşıya kaldım: Ya ailemin yanında kalacaktım ya da müziğin peşinden gidecektim. İçten içe bu kararın benim yerime verilmesini istesem de ailem o noktada çok olgunca ve sevgi dolu bir tavır sergiledi. “Bu senin hayalin, karar da sana ait olmalı.” dediler. Bu aslında çok büyük bir cesaret örneğiydi çünkü bir aile için daha küçücük bir çocuğu başka bir şehre göndermek hiç kolay değildi. Bunu o zamanlar anlayamasam da şu an çok net bir şekilde farkındayım. Onlar bana sadece destek olmakla kalmadı, aynı zamanda kendi içlerindeki zorlukları bana hiç yansıtmadan bu yolda yanımda yürüdüler. Ne kadar korksam da, ne kadar ailemden uzak kalmak fikri beni üzse de içimdeki o tanıdık ses hep aynı şeyi söylüyordu: Müziğin peşinden gitmelisin. Ve şimdi dönüp baktığımda, iyi ki de gitmişim diyorum. Çünkü gitmeseydim, bugün olduğum kişi olmazdım. O zamanlar zor gelse de şimdi bundan çok mutluyum çünkü gerçekten ben buyum.


3- Yan flütün, senin müzik hayatındaki rolünün ne denli önemli olduğunu görebiliyoruz. Günümüzde de o halde yan flüt üzerine uzmanlığını yapıyorsun? Bunun yanında müzik kariyerin sürecinde farklı enstrümanlarla da uğraştın mı? Bu enstrümanlar hangileriydi? Sanırım müzik eğitimin boyunca zorunlu olarak piyano da çalışmışsındır?
- Evet, yan flüt dışında özellikle lise yıllarımla birlikte piyano eğitimi de almaya başladım. Aslında güzel sanatlar lisesinde bu biraz da zorunluluk gibi başlıyor ama ben piyanoyu bir zorunluluktan çok müzikal dünyamı genişleten bir araç gibi görmeye başladım. Uzmanlığımı yalnızca yan flüt üzerine yapmadım, yıllar boyunca hem flütle hem de piyanoyla iç içe çalıştım. Yan flüt benim ilk göz ağrım ama piyanonun bana kattığı teknik bakış, armoni bilgisi ve özellikle öğretmenlik sürecinde sağladığı yönlendirme de çok kıymetli. Bugün geldiğim noktada, bu iki enstrümanın da bende çok özel ve tamamlayıcı bir yeri olduğunu söyleyebilirim ne piyanosuz yapabilirim ne de yan flütsüz yapabilirim.
4- Bugün, bir sanat okulunun sahibisin. İsmi Pera Sanat. Pera Sanat’ın kuruluş hikayesine geçeceğiz fakat sormadan edemem. Neden ‘Pera’ Sanat ismini koydun?
- Pera ismini seçmemin çok içten bir sebebi var aslında. İzmir’e âşık biri olsam da, İstanbul’un o nostaljik havası beni hep çok etkilemiştir. Özellikle Pera Palas Oteli’ni ilk kez gördüğümde, mimarisi, ruhu, dokusu beni çok büyülemişti. Pera kelimesi o günden beri bende çok farklı bir yere oturdu. Sadece bir semt ismi gibi değil, sanki geçmişle bugünü birleştiren zarif, güçlü ama aynı zamanda çok naif bir kelime gibi. Bir yandan da müzikle çok bağdaştırdım bu ismi. Hani bazı kelimeler vardır ya, sanki kendi içinde bir müzik taşıyormuş gibi hissettirir; Pera tam olarak öyle benim için. Tınısı bile yumuşak, estetik. Bu yüzden okula da o hissi vermesini istedim. Sadece bir isim değil, bir ruh taşısın istedim.
5- Pekala, artık Pera Sanat’ın kuruluş hikayesini baştan sona senden duyma zamanı geldi. Instagram hesabında detaylı olarak çektiğin kısa videolarla birlikte bu hikayeyi anlattın ama eminim ki o videolara sığmayan çok fazla detay vardır. Bize baştan sona, Pera Sanat’ın kuruluş sürecini, kuruluş amacını, misyonunu ve vizyonunu anlatır mısın?
- Nereden başlasam bilmiyorum çünkü Pera Sanat sadece bir müzik okulu deyip geçilecek bir şey değil, benim en büyük hayalim. Müzik okulu açmayı ilk düşündüğümde süreç gözümde inanılmaz karmaşık görünüyordu. Hiç bilmediğim bir alandı ve neyi nasıl yapmam gerektiğiyle ilgili yardım alabileceğim biri de yoktu. Her şey çok bilinmezdi. Sonra kendi kendime şunu düşündüm: Belki de bu süreci anlatmalıyım çünkü benim yaşadığım bu belirsizliğin içinde yolunu arayan başka müzisyenler de vardı. Özellikle müziğe tutkuyla bağlı ama kendi yerini açma hayali olanlara bir cesaret, bir ilham kaynağı olabilir miyim diye düşündüm ve videoları paylaşmaya başladım. Hiç tahmin etmezdim bu kadar güzel dönüşler alacağımı. Bilinmezliklerin içinde birilerine yol açabildiysem ne mutlu bana. Sanırım bu sürecin bana en büyük hediyesi de bu oldu.
- Kendimi bildim bileli hep çok istedim ama hiçbir zaman şu yaşta yaparım, şu tarihte olur gibi net planlar kurmadım. Sadece çok istedim ve bir gün, hiç beklemediğim bir anda her şey gelişmeye başladı. Sürecin içindeyken bile inanmakta çok zorlandım. Gerçekleşmeye başladıkça insan kendi kendine “Nasıl yani? Oluyor mu şu an gerçekten?” diye sormadan edemiyor.
- Bu hayale ilk adımım dükkân aramakla başladı. Bölgeyi zaten uzun süredir araştırıyordum, kafamda netleştirmiştim. Dürüst olmak gerekirse bu konuda çok şanslıydım; ikinci gördüğüm dükkân tam aradığım yerdi. Metrekare olarak çok iyiydi ama en önemlisi tüm cephesinin dışarı bakıyor olmasıydı. O açıklık, o ferahlık bana “İşte burası.” dedirtti.
- Derken emlakçı ofisine gittik… Heyecandan elim ayağım birbirine dolanmış haldeyim. İmzalar atılırken içimden “Gerçekten mi? Şu an gerçekten dükkân mı tutuyoruz?” diye geçiriyordum ve sonra… Anahtar geldi. O anahtarı elime aldığım an hayatımın yönü değişti. Sadece bir işyeri anahtarı değil, yepyeni bir hayatın kapısını açan bir anahtardı o benim için. Heyecan, korku, sorumluluk, hepsi bir aradaydı.
- Ardından tadilat süreci başladı, tasarım projeleri çizildi, uygulamaya geçildi. Bu kısımda çok fazla teknik iş vardı ama benim asıl yoğunlaştığım kısım resmî işlemlerdi. Ruhsat, izinler, itfaiye süreci derken tam anlamıyla öğrenerek ilerledim. O kadar çok bilmediğim şeyle karşılaştım ki her gün yeni bir bilgi, yeni bir tecrübe kazandım. Tadilat sonlarına yaklaşırken içimdeki heyecan da giderek artmaya başladı. Yıpratıcı bir süreçti ama bugün dönüp baktığımda şunu çok net söyleyebiliyorum: O yaşadıklarım sadece bir seferlikti, asıl süreç kapıyı açtıktan sonra başladı ama o anın içinde insan bunun farkına varmıyor.
- Pera Sanat açılalı şu an tam 1 ay oldu. O ilk günkü Şevval’e içten bir şey söylemek istiyorum: Bu yaşadıkların bir kez olacak ve geçecek. Tüm resmî işleri baştan doğru ve eksiksiz yapmaya çalıştığımız için açılış sonrası çok büyük bir problem yaşamadık ama elbette sürprizler oldu. Bütçe olarak da planladığımın çok üzerine çıktık. Başta tahmin edemediğimiz detaylar, işin içine girdikçe kendini gösterdi. Sonuçta büyük bir alandan bahsediyoruz ve bu ölçek büyüdükçe maliyet de büyüyor. Toplamda harcamamız 2 milyonu geçti. Ama her kuruşuna değdi.
- Açılışı 1 Haziran’da yaptık. O gün hayatımda uzun zamandır ilk kez bu kadar yoğun bir heyecan duygusunu yaşadım. Bunca emek, bunca uğraş, sonunda “Oldu!” diyebilmek tarifsiz bir mutluluktu. Açıldıktan sonra ise başka bir sürece girdim: Pera Sanat’a alışma süreci. Garipti… Çünkü hayatımın tüm rutini değişmişti ama zamanla her şey oturmaya başladı. Alıştıktan sonra bu defa işlerimi nasıl daha iyi bir konuma getiririm diye çalışmalara başladım. Reklam çekimleri, sosyal medya içerikleri, tanıtım videoları derken o koşturma hâli devam etti. Çünkü Pera Sanat’ı kurarken sadece bir müzik okulu açmak istemedim. Amacım, gerçekten insanların kendini rahat hissedebileceği, müziğe ihtiyaç duyduklarında hiç düşünmeden gelebilecekleri bir alan yaratmaktı.
- Mesela evinde enstrümanı olmayan biri çalışmak mı istiyor? Gelsin, bu kapı herkese açık çünkü ben müziği sadece teknik bir şey olarak değil, bir ihtiyaç, bir nefes alanı olarak görüyorum. Ve burası da tam olarak öyle bir yer olsun istedim. Benim derdim, sanatı belli bir kesime ya da sadece yetenekli insanlara ait bir şey gibi göstermek değil. Herkesin içinde bir şeyler var ve doğru ortamda, doğru yaklaşımla bu çok güzel ortaya çıkıyor. Hayalim; burayı zamanla üretken, çağdaş, samimi ve gerçekten ilham veren bir sanat topluluğuna dönüştürmek. İnsanlar buraya sadece ders almak için değil, nefes almak için de gelsin istiyorum. Çünkü sanat gerçekten birleştirici, dönüştürücü bir şey ve ben buna bütün kalbimle inanıyorum.

6- Pera Sanat’a ilgi nasıl oldu? İlk açıldığı günden bugüne kadar öğrencilerin, velilerin tepkisi nasıl? İlgisi nasıl? İlk öğrencilerinizi kayıt ettirdiniz mi? Nasıl gidiyor?
- Gelen ilk kişilerin çoğunluğu bulunduğum çevreden ve süreç boyunca paylaştığım part videolarını takip eden insanlardı aslında. Onlar da en az benim kadar heyecanlıydı Pera Sanat’a adım attıkları için. İlk tepkileri hep aynıydı: “İnanamıyorum, çok güzel olmuş! Ne halden ne hâle gelmiş, emekleriniz çok büyük…” gibi sözlerle giriş yapıyorlardı. Açıkçası bu sözleri duymak beni çok motive ediyordu.
- Gelen kişilerin çoğu yanlarında birilerini de getirdi. Açıkçası bu da onların memnun kaldığının en güzel göstergesiydi. İlgi gerçekten çok güzel, bulunduğum bölgede böyle bir yere ciddi anlamda ihtiyaç olduğu çok net ortaya çıktı. Veliler de zaten bunu açık açık söylüyor. Pera Sanat şu an 1. ayını tamamladı ve 18 öğrenciye ulaştık. Yaz dönemine denk gelmesine rağmen bu sayı benim beklentimin çok üzerinde. Bu sadece sayı olarak değil, duygusal olarak da büyük bir tatmin kaynağı benim için çünkü bu sadece kayıt almak değil, bir hayalin karşılık bulduğunu görmekti aslında. Her gelen öğrenciyle, her kurulan bağla Pera Sanat daha da şekilleniyor. Bir bina değil, gerçekten yaşayan bir yere dönüşüyor ve ben de her geçen gün buranın ruhunu daha çok hissediyorum.
7- Aklında Pera Sanat’ın geleceği ile ilgili neler var? Şu anda Pera Sanat’ın son hali seni oldukça sevindiriyor, bunu görüyorum. Yine de Pera Sanat’a katmak istediğin, başka hangi özellikler var? Gelecekte Pera Sanat’ın nasıl bir sanat merkezi olmasını istiyorsun?
- Şu anki hâliyle Pera Sanat beni çok mutlu ediyor ama bu yolculuğun daha en başındayız diyebilirim. İlk ayda bile bu kadar güzel geri dönüşler alınca içimde daha fazlasını üretme isteği iyice büyüdü. Ben buranın sadece bir eğitim kurumu olarak değil, aynı zamanda sanatla nefes alınan bir alan olmasını istiyorum. İlerleyen dönemde küçük konserler, öğrenci dinletileri, açık atölye günleri gibi etkinlikler hayal ediyorum. Hem öğrencilerin kendini gösterebileceği hem de sanatseverlerin bir araya gelebileceği samimi bir ortam yaratmak istiyorum. Aynı zamanda müzik dışında da farklı sanat dallarına kapı açmak istiyorum. Belki ileride tiyatro, yaratıcı drama, dans gibi alanlarda da küçük atölyeler olmasını istiyorum. En büyük hayalim, insanların buraya sadece bir kurs için değil, “benim yerim” diyeceği bir yer olarak gelmesi. Kapısından girildiğinde “Oh be!” dedirten bir alan olsun. Öğrencilerin kendini özgür hissettiği, üretmekten çekinmediği, hata yapmaktan korkmadığı, desteklendiği bir ortam… Şu anda küçük bir çekirdeğiz ama bu çekirdekten çok güçlü, üretken ve yaşayan bir sanat topluluğu çıkacağına inanıyorum.

8- Aklındaki ‘ideal’ sanat okulu nasıl olmalı? Pera Sanat, şu anki haliyle bu düşüncenin neresinde? Bir öğrencinin baştan sonuna kadar sanat eğitimi nasıl olmalı? Pera Sanat bu konuda nasıl bir yol çiziyor? Öğrencilerine neler vaadediyor? Çocuğunun bir sanat atölyesine kaydolmasını isteyen ebeveynlere buradan seslenmek istesen, neler söylemek isterdin?
- Benim hayalimdeki sanat okulu, insanların içeri girerken “Şimdi bir derse gireceğim.” değil, “Kendimi biraz daha tanıyacağım.” dediği bir yer. Çünkü sanat sadece bir beceri değil, kendini ifade etmenin, rahatlamanın, büyümenin yolu bence. O yüzden Pera Sanat’ta ezberci, baskıcı ya da herkes aynı şekilde ilerlemeli gibi bir anlayış yok. Her öğrencinin ritmi farklı, ilgisi farklı; biz de o farklılığa alan tanımaya çalışıyoruz. Bir çocuk bazen bir nota çalışırken aslında içini anlatıyor. Bunu görebilmek, o çocuğa bunu fark ettirmeden destek verebilmek bizim için çok kıymetli. İdeal sanat eğitimi bence hem oyunla hem üretimle ilerleyen, hem teknik bilgi veren hem de özgüven kazandıran bir yolculuk olmalı. Pera Sanat şu anda bu hayalin tam ortasında bir yerde; her geçen gün biraz daha yaklaşıyoruz o “ideal” dediğim yapıya. Velilere de şunu söylemek isterim: Çocuğunuz illa müzisyen olsun diye değil, duygusunu tanısın, paylaşsın, kendiyle bağ kursun diye sanatla buluşsun. Belki gerçekten müzisyen olur, belki olmaz ama o süreç ona çok şey katar. Biz burada sadece müzik öğretmiyoruz. Aynı zamanda çocukların kendilerini tanımalarına alan açıyoruz. Sadece bir tuşa basmak değil, o tuşun ona ne hissettirdiğini birlikte çözmeye çalışıyoruz. Kısacası Pera Sanat’ta ezber yok, yarış yok, kıyas yok; deneyim var, merak var, gelişim var.
9- Pera Sanat’ın kuruluşu esnasında,
• Seni en çok zorlayan olay neydi?
• Peki ya seni en mutlu eden olay neydi?
• MEB’in getirdiği şartlarda seni şaşırtan ya da kısıtlayan bir şart var mıydı?
• Kuruluş aşamasına bir daha dönsen, neyi farklı yapardın? Pişmanlığın var mı hiç?
- Beni en çok zorlayan şey kesinlikle itfaiye süreciydi. Keşif başvurusu yapmak bile başlı başına uğraştırıcıydı. Başvuruyu yaptıktan sonra ekibin gelmesi çok uzun sürdü, bu da doğal olarak dükkânın tadilat süresinden yedi. Geldiklerinde ihtar raporu tuttular, eksiksiz şekilde gereken her şeyi tamamladık ama bu kez de onay süreci çok uzadı. Her şey bitmişti ama itfaiye raporu olmadan Millî Eğitim’e başvuru yapamıyordum. Sürecin en başında yaptığım başvuru, neredeyse her şey bittikten sonra ancak sonuçlanabildi. Bu süreç yaklaşık 5 ay sürdü ve açıkçası beni en çok yoran şey bu oldu.
- Aslında çok fazla şey var ama birini seçmem gerekirse, deneme dersine gelen öğrencilerin ve velilerin buradan mutlu bir şekilde ayrıldığını görmek diyebilirim. O ilk ders sonrası yüzlerdeki ifade, “Burası iyi bir yer.” dedirten o enerji bana gerçekten bir şeyleri doğru yaptığımı hissettirdi.
- MEB şartlarında beni çok şaşırtan bir şey olmadı çünkü sürece girmeden önce gerçekten çok araştırdım. Ne beklendiğini, hangi belgelerin gerektiğini aşağı yukarı biliyordum ama yine de en çok şaşırdığım detay, her sınıfta dışa açılır pencerenin zorunlu olmasıydı.
- Kuruluş sürecine tekrar dönsem, sanırım o kadar stres yapmazdım çünkü dönüp bakınca fark ediyorum ki o gün yaşadığım her şey sadece bir kez yaşanacak şeylerdi. Bir kez ruhsat alınacak, bir kez itfaiye raporu alınacak… O anlarda kendimi o kadar yormam boşunaymış, keşke o enerjiyi açılıştan sonraki sürece saklayabilseymişim. Şimdi olsa kesinlikle daha sakin olurdum.
10- Senin gibi girişimci müziksever arkadaşlarına verebileceğin en önemli tavsiyeler ne olurdu?
- İlk söyleyeceğim şey şu olurdu en önemli şey inanmak. Eğer gerçekten yürekten istiyorsan ve o yolda kalmayı seçiyorsan hiçbir şey seni yolundan alıkoyamıyor. Girişimcilik dediğimiz şey dışarıdan büyük kararlar gibi görünüyor ama aslında küçük küçük cesaret anlarından oluşuyor. Ben bu sürece girdiğimde hiçbir şey bilmiyordum. Neyi hangi sırayla yapacağımı, hangi kuruma ne sunmam gerektiğini bile bilmiyordum ama her adımda öğrenerek, araştırarak, bazen de düşüp kalkarak ilerledim. Kısacası beklemeden korkmadan cumburlop atlamak gerek atladığında mecbur yukarı çıkmak için çabalamak zorunda kalıyorsun. O yüzden hayalini kurduğun şeyin peşinden git. Bir gün başkalarının “keşke” dediği şeyi sen “iyi ki” diye anlatacaksın.
Bu özel röportaj için Şevval Çepni’ye sonsuz teşekkürlerimizle…
Aşağıdaki linkten Pera Sanat’ın Instagram hesabına ulaşabilirsiniz. Tıklamanız yeterlidir.
Pera Sanat İzmir (@perasanatizmir)’in paylaştığı bir gönderi





